5 Aralık 2022

Kekemelik, popülasyonun %5’ini etkilemektedir ve en yüksek görülme oranı okulöncesi dönemdedir. Bu çocukların en az %20’sinde kekemelik devam eder, genellikle daha da şiddetlenir ve püberte döneminden sonra da devam ediyorsa yaşam boyu sürecek olan bir bozukluk haline gelmesi muhtemeldir (Curlee, 1993). Bugüne kadar yapılan araştırmalarda erken dönem kekemeliğin zaman içerisinde çocuk tarafından kendiliğinden kontrol altına alınabildiği gözlenmiş ve bu tip konuşma sorunu olan çocuklardan %75’inin beş-altı yaş civarında kekemelikten kurtuldukları ortaya konmuştur (Konrot, 2000). Cebiroğlu (1982), altı yaşından önce başlayan ve özellikle bir yıldan eski olmayan kekemeliklerin %80’inin kendiliğinden iyileşebildiğini aktarmıştır.

Ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1995-1996 yılında yapılan bir araştırmaya göre Rehberlik Araştırma Merkezlerine dil ve konuşma bozuklukları nedeniyle başvuranların %26’sını ritim bozukluğu olanlar oluşturmaktadır (Akt: Topbaş ve ark., 2002).

Kekemelik tüm toplumlarda görülmekle beraber, kekemelik oranı kültüre ve cinsiyete göre değişmektedir (Bolat, 1999).

Amerika’daki kızılderili kabilelerin bazılarında ve İngiliz Ganası yerli kabilelerinden bazılarında hiç kekeleyen olmadığı gibi, dillerinde kekemelik karşılığı bir sözcük bulunmadığını gösteren araştırmalar vardır (Akt: Özsoy, 1982; Riper, 1992).

Kekemelik, erkeklerde daha fazla görülmektedir; araştırmalarda bildirilen erkek- kız oranı 3/1 ila 5/1 arasında değişmektedir. Pek çok araştırmacı, kızlarda kekemeliğin daha az görülmesinin yanı sıra, erkeklere oranla iyileşmeye daha yatkın olduklarına inanmaktadır (Onslow, 1996). Kudal-Ertaş (1990)

Ankara ili ilkokul çağında 9973 çocuk üzerinde “konuşma, ses ve akıcılık bozukluklarının” dağılımına ilişkin yapmış olduğu tarama çalışmasında, akıcılık bozukluklarının yaş büyüdükçe artış gösterdiğini ve kız erkek oranının 1/4 olduğunu bildirmiştir.

Craig ve arkadaşları (2002), kekeleme davranışı sergileyen toplam 12131 birey ile yaptıkları çalışmada, kekemeliğin küçük yaş grubu çocuklarında (1.44) ergenlik dönemindekilere (0.53) oranla daha yaygın olduğunu; erkek-kız oranının küçük yaş grubunda 2.3/1 ergenlerde 4/1 tüm yaş gruplarında 2.3/1 olduğunu bildirmişlerdir.